20 Ağustos 2012 Pazartesi

Bayramınız Kutlu Ola

   Nerde o eski bayramlar?
   Zaten şu zamanda bayrama dem vurup da ah çekmeyen yok biliyorum.Yok bayram falan yok ortada.Bundan sonrası da zor, olmayacak sanırım.Bunca kan dökülürken, dökülmeye devam ederken, insanların ruhu çoktan uçup gitmişken 'Bugün bayram' demek de zor.
   Ama yine de bugün farklı bir bayram geçirdim.Hatta bugün farklı bir gün geçirdim.Uzun zamandır hatta daha önce hiç mezarlıkta bu kadar zaman geçirmemiştim.Tek tek göçüp giden tanıdık ruhlarla bayramlaştım.Canlı ile bayramlaşmaktan daha gerçek daha içten bir bayram gibi geldi.Ankara'da olanlar Karşıyaka mezarlığını bilirler.Her gün gitseniz her gün daha da büyüdüğünü görürsünüz.Arabasız da giderseniz biraz zor olur bulmak.Hatta arabayla bile bulunmaz bazen.O kadar labirentimsi bir hali vardır.Gerçi artık elektronik aletlere ziyaret etmek istediğinizin adını yazıyor anında çıktı alıyorsunuz.Derken bize de başta zor oldu ama sonra o elektronik çıktı ise yardımcımız oldu, daha önce çok geldiğimiz tanıdık bir mezarı bile biraz zor biraz kolay bulduk.Saatlerce bir mezarda, içinde yatanla bayramlaşmak hiç yaşamadığım bir bayram olmuştu.Gelen gidiyor gelen gidiyor.Bu zamana kadar bizde öyleydik.Sanki herkes bir adeti yerine getiriyor o kadar.
    ''Allah rahmet eylesin, üç kulfu bir elham bazen bir yasin, okuyalım üfleyelim hadi hoşçakal''
     Hayır bu zamana kadar yaptığımız bir ziyaret değildi.İlk kez gerçek bir ziyaret yaptık saatlerce bekledik, dua ettik, sohbet ettik.İşte şimdi gerçekten bir ziyaret yapıyorduk.Anneannemin ellerinden öptüm önce razı mıdır torunundan bilmem ama dua ettim kendimce.Biraz gözyaşı eşliğinde.Derken etrafta ki mezarlara yine gelen gidiyordu gelen gidiyordu.Hayır biri daha bizim gibi bekliyordu mezarın başında.Karı koca gibi duruyorlardı, mezarda yatanda çocuklarıydı. En zor acı evlat acısı derler, doğruydu onların yüreğinde kalan herkesten farklıydı.Bazen konuştular, bazen dua ettiler, bazen de sessizce durdular.İlk kez mezarlıkta sigara içen birine kızmadım.Kadın bir ara yaktı sigarasını, yine herkesten farklı çekiyordu yanmış ciğerine yanan sigarayı.Bizim artık vedalaşma vaktimiz gelmişti son Fatihamızı okuduk ayrıldık ordan sessizce.
     Hüzün insanla birlikte var oldu.
     İlerlerken bir yaşlı teyzeye denk geldik bir mezarın başında oturmuş gelen geçene iyi bayramlar diyordu, belli hiç bayramı yaşamıyor ama dilinde yalandan da olsa, belki gerçekten hissederim umuduyla '' İyi bayramlar'' diyordu geçen herkese.Onu da es geçemedik, gittik yanına annemle,yanan ciğerini dinledik, gözyaşlarımızı gözlüklerimiz saklıyordu
iyi ki de gözlükler vardı ya da keşke hiç olmasaydı...
     Bayram olmadığını biliyorduk ama adettendir ''İyi Bayramlar'' dedik ve biraz sohbet ettikten sonra onunda yanından ayrıldık.
     Hüzün devam ediyor, zaten hiç durmadı.
     Şimdi bir yatan tanıdık daha vardı yakınlarda, onunda ismini almıştık elektronik çıktılardan, onu bulmak için binlercesinin olduğu parsel aralıklarında dolaştık.Diyorum ya labirent gibi bir mezarlık.Çok zorlandığım bir şey vardır o da isimleri okumamak.Okumamak için eğiyordum başımı.Ama yine de dikkatimden kaçmıyordu beş yaşındaki bir çocuğun mezarı.Sessizce onun da bayramını kutladım.Sıra beş yıldır görmediğimiz birindeydi.Hiç ziyaret etmemiştik bu mezarı.Yakındı.Hatıramda dipdiriydi oysa.Eğer hiç ziyaret etmediğiniz bir mezar varsa, uzun zaman sonra ziyaret ederken onu orada canlı bulacak gibi hissediyorsunuz, sonu hüsran belki de değil.Zor bulduk parselini oturduk yanına, onunla da sohbet ettik, duamızı ettik, suladık mezarını sonra ayrıldık onun da yanından.
      Hüzünle gelen hüznüyle veda etti.
      Son olarak babannem ile dedemin mezarı vardı ama diyorum ya labirent gibi üstelik öğle vakti biran da ikindi olmuştu.Uzaktan seslendik onlara.Çünkü arkamızı döndüğümüzde uzun yollar gözüküyor zor buluruz gibi geldi.Yürüdük.Sonra kendimize kestirme bir yol bulduk topraktan biraz zorlanarak indik.Biraz sonra ne görelim.Onların mezarındayız.Bizi yanlarına çağırdılar belli.Çok sevindik annemle.Onlarında bayramlarını kutladık yine biraz sohbet ve dua.
Sonra veda, ayrıldık.
     Herkesin ismini gördüm mezar taşlarında soyadlarının önemi yok.
     Öyle hızla geçiyor ki zaman anladım üzüntülerin mahiyeti yok.
     Hani hadiste diyor ya '' Hayatı acılaştıran ölümü sık sık hatırlayınız'' bugün oldukça hatırladım. Sonra da dedim işte bayram, işte evimiz, işte gerçek bayramımız.Ölüm, Rabbinle buluşma, bir umut, bir rahmet,ölüm, gerçek bayram, yaşayabilene
hissedebilene
anlayabilene...İnşallah onlardan oluruz.

      Bu fotoğrafta bekleyen boş mezarlar onları görünce de insan ister istemez bir tuhaf hissediyor.Ölümü hatırlatıyor.Sıranın kimde olduğu bilmemek de ayrı bir tuhaflık, neden biz olmayalım kimin olacağını yalnızca O biliyor.Ve O kimseye yarının garantisini vermiyor.Son olarak ölmeden önce biraz daha fazla insan olalım yarın  o dipsiz kutunun içine kimin gireceği hiç belli değil.
      Ee yazımı bitirmeden bir adeti de yerine getireyim iyi bayramlar demeden bitirmeyeyim yazıyı.
      O halde 
      İyi Bayramlar.

9 Ağustos 2012 Perşembe

Denize ağıt yaktım anlamadı denizi yaktım

   Öfkem koca bir denizi yakacak bu sefer, bu sefer alevlerimi söndüremeyecek kadar aciz kalacak sular, zaferle ayrılacağım bu oyundan ve son bulacak son bulması gerekenler.Geriye kalan koca, ıssız, sessiz bir sahil olacak, alevlerimin arasında denize güvenen bir adam göreceğim.Ama bu sefer sönmeyeceğim suyla ateşin savaşında ateşim galip gelecek. Sezai Karakoç gibi yakacağım denizin kentini, şairim o olacak söyleyeceğim dizelerini:
''Denizin kentini yaktım 
Vızıldayıp duran kafamın ortasında''
   Soğuk,ıssız, sessiz gelecek olan ölümü ben erkenden öldüreceğim, ölümün soğukluğunda üşümemek için ateşimle yok edeceğim.Öfkem bu sefer affetmeyecek.Öfkem koca bir denize mağlup gelmeyecek bu sefer yakacağım denizin kentini, içindekileri de, derken bir adam göreceğim yorgun, üzgün, pişman.Ateşim onu da yakacak, derken bir kadın göreceğim ateşle yanmış olacak.Şairim Karakoç olacak söyleyeceğim dizelerini:
''Denizin kentini yaktım 
Beni çocukluğumdan koparan 
Denizin kentini yaktım 
Bir kent kadın kabuklarından''

    Küller kalacak elimde geriye,geri dönüşü olmayan ölümü göreceğim, ölüm gelmeden önce.Kulağıma fısıltılar gelecek umursamayacağım, alevimi uçsuz bucaksız bir deniz söndüremeyecek, deniz yenik düşecek.Ben zafer kazanacağım.Külleri savuracağım etrafa bir toprak parçası olacak, alevim sönecek gözyaşlarım akacak, umursamayacağım.Geri dönüp bakmayacağım, gözyaşlarım akacak, şairimin dizelerini söyleyeceğim:

''Denizin kentini yaktım 
Miras kalmış bir alevle''
   Önce Karakoç yakmış sonra ben, geriye kalan gözyaşlarım küllerin üstüne, öyle çok akacak ki yeni bir deniz olacak, uçsuz bucaksız, dibi eskiden kalma, kalıntılarından tam kurtulamamış, daha da derinde kalsın diye daha çok akıtacağım yaşlarımı gelmemiş gelecek ölümün üstüne, gözyaşlarımla küllerinin arasında kalmış olanlar bir kez de sessizliğimin ceseti olacak.Umursamayacağım.Şair dizelerine son verecek, bense tekrarlanacak olana, bir gün gerçek ölüm gelecek, bu sefer ben gömüleceğim gözyaşlarımın arasına, şair şiirine son verecek ben gözyaşlarıma:
''Tanrıyı anarak kalbi atan
Cami sütunları boğdu
Sararmış gözyaşlarıyla
Kararmış denizin kentini''...