24 Kasım 2012 Cumartesi

Bir tuhaf hikaye Bir tuhaf insan


  Yaşayabileceğimiz tek hayatın yağmurlu sokaklarında yürüyoruz.Gökyüzü kırmızı, kan kırmızı, yürek kırmızı.Kulağımızda bir hüzünlü melodi,kalp ritmimiz gibi,acıyla kalbimizin yerini keşfettiğimiz gibi,acımız olmasaydı ritmimizi de bulamayacağımız gibi.Bir ömrü tükettiğimizi görüyoruz harcanmışlıklarla, her adımımızda eksiliyoruz artarız umuduyla. Sonra eksildiklerimizi topluyoruz ne yaparsak yapalım kaybettiklerimizle denkleşmiyor, adımlar artıyor biz azalıyoruz.
    Bir kalem düşüyor herkesin payına, herkes bir hikaye yazarı aslında, kelimelerle oynuyoruz, kelimeler çoğalıyor, yanlız bir şey var, bir tuhaflık. Bir kelimemiz ötekini siliyor, kelimeleri arttırdık sandıkça azaltıyoruz, yeni bir kelime diğer kelimeye silgi oluyor. Ne uzuyor ne kısalıyor hikayemiz. Farkında değiliz bir hikaye yazarıyız hepimiz kendimizi bulma çabasında yok etme fiiliyatında..
     Herşey olabilme yolunda hiç olacağımız vakti kolluyoruz bilmeden.
    Yol kenarında ki kaynağı olmayan, yanına hiçbir uğrayanın olmadığı bir çeşme kadar yalnız hikayelerimiz, yine de bu yalnızlığa rağmen hala dimdik ayakta, sonbahar ile bütünleşmiş renklerimiz, kahverengi ve bordo yapraklar,puslu bir gökyüzü oldukça da gri, bozkırın ortası sarımtırak hüznü.
   Hikayemiz terkedilmişlikle başlıyor besbelli, üstelik bozkırın ortası mevsim.Kelimelerin çoğu hüzünlü, olsun varsın.
   Bir hikaye varsa bitişide var diyoruz öylece teselli buluyor, umut notları ekliyoruz bir kenara, yaşıyoruz tamam ama pek de iyi değiliz.
   Sonra bir bakıyoruz ki kelimelerimiz emanetmiş, emanet kelimelerle yazıyoruz hikayemizi, bizim bu defterimiz de emanetmiş, biz sahipleri değilmişiz, emanete hıyanet etmemeliymişiz. Sokaklarımız hala yağmurlu, güneş ne zaman uğrayacakmış bilmiyoruz.Bir var bir yok arasında, başkası olduğumuz yerdeyiz. Kelimelerin sahipleri olamadık ama kelimeleri harcayanlardanız.
   Hikayelerimizin bir okuyucusu da olmuyor çoğu zaman, kendi yazıp kendi okuyanlardanız, bir çeşmenin yanına kaynağı olabilir mi diyenin olmadığı kadar yalnız, okuyucusunu bekleyen...
   Okuyucusu olmayan hikaye yazarlarıyız her birimiz.Üstelik bu hikayenin başkahramanı bizleriz, inatla yazıyor inatla siliyoruz.
    Sokaklar hala yağmurlu, biz yağmurlu sokaklarda şemsiye almayı sevmeyiz, hikayemiz için ıslanır sonra üşürüz.Sonrası...
    Yağmurlu bir sokaktayım yaşlı bir teyzemin elinden öpüyorum, yaşlı bir amcamın duasını alıyorum bundan öteye bir hikayem yok diyorum. Yaşlı adam hikayesini anlatmasa da yüzündeki çizgilerden okuyorum. Bir hikayen var biliyorum diyorum.Gülümsüyor.Biz insanlar tuhaf yaratıklarız diyorum giderken, bir şey demiyor kelimemi anlamıyor belki ama hissediyor, hissediyorum. Bitiyor diyorum, her başlayan hikayenin sonu var diyorum. O da bunu biliyor. Bu kadar yeter artık dönüyorum arkamı
   Tuhaf hikayecileriz, gülümsüyorum.
   ''Allah var gam yok'' demiş biri, aklıma geliyor.
    Gülümsüyorum.
    O'na dönünce dilimde ki kelam değişiyor.
    O vakit diyorum, kelimelerimi, hikayemi duam kabul eyle...
    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder